6 Haziran 2007 Çarşamba

| Cephe'yi Savunmak, İktidarı İstemektir!



Başka türlü söylersek, cepheler, solun ve halkın burjuvaziyle boy ölçüşmesinin ve iktidar iddiasının ete kemiğe bürünmüş halidirler.

DEVRİMCİ, demokratik bir cephe ihtiyacı bugün başlamış değildir. Solun ve halkın birliğine duyulan bu ihtiyaç, 1990'ların ortalarından bu yana kendini şu veya bu biçimde hissettirmiştir. Fakat iki önemli gelişme, cephe düşüncesi ve özlemini yeniden daha güçlü bir biçimde gündeme getirdi. Bu nedenlerden ilki, şeriat-laiklik temelinde geniş kitlelerin düzen güçlerinin insiyatifinde meydanlara çıkması, bunun karşısında ise solun esas olarak seyirci durumunda kalmasıdır. Bu konjonktür, solda "3. Cephe" olarak sürece müdahale zorunluluğunun daha somut olarak duyulmasına yol açmıştır. Cephe düşüncesi ve özlemini güçlendiren ikinci neden, 1 Mayıs 2007'de solun hemen tüm kesimleri arasında asgari de olsa birliğin sağlanması ve bu birliğin 1 Mayıs'ta etkili, sonuç alıcı bir mücadele ortaya koyabilmesidir.

BU iki etken ve bunların dışında esas olarak emperyalizme ve faşizme karşı mücadele görevlerimizi yerine getirebilmek açısından solun önündeki görev, bizce tartışılamayacak kadar açıktır. Devrimci, demokrat, ilerici sol güçler, devrimci demokratik bir cephenin örgütlenmesini hızla başarmalıdırlar.

NE var ki, bu gelişmelerin bir "seçim ortamı"na denk gelmesi, solun bazı kesimlerinin, cephe düşüncesi ve özlemini, seçim sandığına kanalize etmeye çalışmasını beraberinde getirmiştir. Bu tutum, halkın mücadelesini geliştiren değil, engelleyen; halkın birliğini büyüten değil, soldaki birlik özlemlerini seçimlere endeksleyerek istismar eden bir tutumdur.

DEVRİMCİ Demokratik Cephe, seçimle sınırlandırılamayacak kadar önemli ve kapsamlı bir düşüncedir. Cephe, bağımlılığa, açlığa, yoksulluğa, baskı ve zulme karşı gereklidir. Bunlarla mücadele edebilmek, bunları yokedebilmek için istemeliyiz Cephe'yi.

CEPHE, bir çok ülkede, farklı zamanlarda farklı biçimlere bürünmüştür. Fakat solu ve halkı birleştiren bir örgütlenme zemini olarak cephe düşüncesinin kendisi, bir iddianın tezahürüdür. Başka türlü söylersek, cepheler, solun ve halkın burjuvaziyle boy ölçüşmesinin, iktidar iddiasının ete kemiğe bürünmüş halidirler. Her Cephe, kurulduğu anda bu iddiayı maddi bir güç haline getiremeyebilir. Fakat devrimci demokratik bir cephe kurma iddiası ve sorumluluğunu gösterenlerin, sıradan protestolarla yetinmeyeceği açıktır.

HALKLARIN tarihinde faşizme karşı birleşik cepheler, anti-emperyalist cepheler olduğu gibi, emperyalizme ve faşizme karşı mücadeleyi birlikte ele alan cepheler de vardır. Bunlar, yaşanılan dönemlere ve koşullara göre biçimlenmiştir. Keza, yine çeşitli ülkelerde sadece silahlı mücadeleyi savunan grupları bir araya getiren cepheler olduğu gibi, silahlı mücadeleyi savunanlarla barışçıl mücadeleyi temel alanları bir araya getiren cepheler de vardır. Devrimci Demokratik Cephe, bağımsızlık ve demokrasi hedefi temelinde emperyalizme ve faşizme karşı bir muhtevada olabilir. Devrimci Demokratik Cephe, bu temelde de solun devrimci ve demokrat kesimlerini biraraya getirebilir. Silahlı mücadele, parlamenter mücadele, legal ve illegal örgütlenme gibi konularda farklı anlayışlara sahip olmamız, bağımsızlık ve demokrasi hedefi doğrultusunda biraraya gelinmesine engel değildir.

DEVRİMCİ demokratik bir cephe, solun hiçbir kesiminin çizgisiyle çelişmez, kimsenin kendi politika ve taktiklerine engel olmaz. Adı üstünde; devrimci demokratik bir cephe, halkımızın bağımsızlık ve demokrasi mücadelesini geliştirecektir. Böyle bir gelişim kimin politikasıyla çelişir?

DEVRİMCİ Cephe'yi 1995 yılından bu yana öneriyor, gündemde tutuyoruz. Örgütlü halk güçlerinin çeşitli biçimler altında biraraya gelmesi için ısrarlı ve sistemli bir çaba içinde olduk. Bunlarda şu veya bu biçimi dayatmaktan çok, ortak iradelerle şekillenmesini esas aldık. 1996 yılında devrimci cepheye ilişkin M. Ali Baran imzalı bir yazıda da belirtildiği gibi; "Sosyalist bir düzeni, işçi sınıfının iktidarını ve nihai sonuçta sınıfsız, sömürüsüz bir dünyayı istemekle, bir avuç sömürücü-işbirlikçi azınlığa karşı her ulustan, dinden, mezhepten tüm halkları; adaletten, eşitlikten, özgürlükten, demokratik bir düzenden, oligarşik diktatörlüğün yıkılmasından yana olan herkesi, devrimci cephe etrafında birleştirerek örgütlemek, yönlendirmek ve bu taktiklerle savaştırmak birbirleriyle çelişmez."

İDEOLOJİSİNE güvensizlik, kendine güvensizlik, solu iktidar iddiasından, büyük hedeflerden, halkın tümünü kucaklama iddiasından uzaklaştırmıştır. Devrimci Demokratik Cephe, solun bu anlamda kaybettiklerini yeniden kazanmasıdır.

SOLUN mücadele çizgisindeki en dikkat çekici özelliklerden biri, kendini "protesto" ile sınırlamış olmasıdır. Karşı-devrim cephesinin gündeme getirdiği politikaları bozmayı, geriletmeyi, püskürtmeyi amaçlayan bir kavgaya girişilmemektedir. Kuşku yok ki, böyle bir mücadele, "salt protestocu" bir mücadeleden çok daha zordur, daha büyük bedeller ödemeyi, daha fazla fedakarlık ve sorumluluk üstlenmeyi gerektirebilir. Fakat düzeniçileşen solculuk bundan doğal olarak kaçmaktadır. "Protestocu"luk anlayışı, sadece düzeniçileşen kesimlerle sınırlı da kalmayıp, solun daha geniş kesimlerini etkilemiştir. Mesela, tam yedi yıl süren Büyük Direniş, karşı-devrimin politikalarını bozmayı, püskürtmeyi, bulunduğu ideolojik ve politik mevzileri sonuna kadar savunmayı esas alan çizgisiyle bu protestocu çizginin dışındaydı ve bu niteliğinden dolayı da, solun birçok kesimi bu mücadeleyi bir noktadan sonra sürdüremedi.

SOLUN mücadele arenasındaki bugünkü konumu, etkisiz ve iddiasızdır. Kuşkusuz bu durumda, onyıllardır sola karşı sürdürülen karşı-devrimin terörünün, hayatın çeşitli alanlarındaki tasfiyelerin, örgütsel darbelerin payları inkar edilemez. Fakat sol açısından belirleyici olan bunlar değil; yukarıda da vurguladığımız gibi, ideolojik düzeydeki gerilemedir.

SOLDA kapsamlı ve uzun vadeli birliklerin, cephe tarzında bir araya gelişlerin uzun yıllardır gerçekleşememesinin altında, solun maddi, örgütsel güçsüzlüğünün yanısıra, ideolojik ve politik iddiasının küçülmüş olması belirleyici etkenlerden biridir. Biz devrimci demokratik cepheyi önerirken, aslında sola iddiasını büyütmeyi öneriyoruz. İdeolojik politik olarak kendini büyütmeyi öneriyoruz.

SOLUN bir kesimi, birlik sözkonusu olduğunda sadece seçimlerde motive olmakta, heyecanlanmaktadır. Bu durum, solun ufkunun "parlamentarizmle" sınırlanmasının, solun iddiasızlaşmasının tartışılmaz kanıtı olarak da görülebilir. Ancak şunu belirtelim ki; birliği parlamentoda donduran hiçbir anlayış, solun ve halkın birlik ihtiyacına cevap veremez.

HAYATIN içindeki herkes biliyor ki, halkın ve solun karşı karşıya olduğu sorunlar, parlamento çatısı altına sığdırılamayacak kadar çok; düzenin parlamentosu, halkın sorunlarının çözüm yeri olamayacak kadar dar ve göstermeliktir. Parlamenter mücadele içindekiler de bu gerçeği kabul edecektir. O halde, emperyalizme ve faşizme karşı devrimci demokratik bir cepheyi gerçekleştirme göreviyle, seçim sandığını birbirine karıştırmayalım. İsteyen, seçim mücadelesini kendi anlayışı ve ittifakları içinde sürdürecektir zaten. Ama devrimci demokratik cepheye, parlamentoyu, seçimleri aşan bir iddia ve kapsamda yaklaşalım. Hedef, emperyalizme, faşizme karşı mücadelemizde mevziler kazanmaktır. Hedef, kitleleri kazanmaktır. Hedef, bağımsızlığımızı ve demokrasiyi kazanmaktır.

SINIFLAR mücadelesinde egemen sınıflar ilerliyorsa, ezilenler geriliyor demektir. Bir taraf, mevzi kazanıyorsa, öbür taraf kaybediyor demektir. Boşluk yoktur. Gerileyen, kaybeden değil, ilerleyen ve kazanan olmak için öneriyoruz DEVRİMCİ DEMOKRATİK CEPHE'yi.

1996 Şubat'ında, "Demokratik Muhalefeti Birleştirmeliyiz" çağrısıyla, Demokratik Muhalefet Meclisi ve Demokratik Muhalefet Cephesi önerilerimizi gündeme getirmiştik. M. Ali Baran imzalı bu yazının bir yerinde de şöyle deniyordu: "DEVRİMCİ mücadele, devrimci cephe perspektifiyle, birleşik mücadeleyi hayata geçirmek için süratle yol almaz ve somut sonuçlar yaratamazsa oligarşi, emperyalizmin, TÜSİAD'ın ve de reformistlerin düzen içi çözümleriyle halk kitlelerinin devrimci potansiyelini bir süre daha kendi çıkarları için kullanacak demektir."

YAKLAŞIK 11 yıl sonra yine aynı noktaya, aynı tehlikeye işaret etmek durumundayız. Evet, eğer biz halkın mücadelesine önderlik edebilecek devrimci demokratik bir cepheyi kuramazsak, kitlelerin demokrasi özlemlerini, şeriatçılığa, gericiğe karşı çıkışlarını, hatta emperyalizme karşı tepkilerini, kâh kendini "ulusalcı" olarak gösteren faşistler, CHP gibi düzen güçleri, Avrupa Birlikçiler, istismar etmeye, alıntıdaki deyişle kendi çıkarları için kullanmaya devam edeceklerdir. Bunu önlemek için solun cephe birliğini sağlamalıyız. Bunu önlemek için halk güçlerinin bir cephe içinde güçlerini birleştirmesini sağlamalıyız.
***
CEPHE, bir çok ülkede, farklı zamanlarda farklı biçimlere bürünmüştür. Fakat solu ve halkı birleştiren bir örgütlenme zemini olarak cephe düşüncesinin kendisi, bir iddianın tezahürüdür. Başka türlü söylersek, cepheler, solun ve halkın burjuvaziyle boy ölçüşmesinin ve iktidar
iddiasının ete kemiğe
bürünmüş halidirler.
*
Halkın ve solun karşı karşıya olduğu sorunlar,
parlamento çatısı altına
sığdırılamayacak kadar çok;
düzenin parlamentosu, halkın sorunlarının çözüm yeri olamayacak kadar dar ve göstermeliktir. Parlamenter mücadele içindekiler de bu gerçeği kabul edecektir. O halde, emperyalizme ve faşizme karşı devrimci demokratik bir cepheyi gerçekleştirme göreviyle, seçim sandığını birbirine karıştırmayalım.

Hiç yorum yok: