9 Haziran 2007 Cumartesi

Kendini değil sömürüyü öldür

09 Haziran 2007

Kendini değil sömürüyü öldür

İntihara teslim olan her işçi, geride kalanlar üzerinde de çaresizlik basıncını arttırıyor.

Kendini değil sömürüyü öldür
Tek başına, yapayalnız bir insanın durmamacasına üzerine gelen kapitalist dünya karşısında yapacağı iki şeyden biri "Yeter artık, senin esirin değil, onurlu mücadeleler, yiğit başkaldırılar tarihinin sahibi işçi sınıfının bir parçasıyım" diyerek kapitalist asalaklara karşı savaşın saflarına girerek dizçöktürüldüğü yerden doğrulmak.

İkincisi; "Madem hiç durmadan bedel ödüyorum üstelik hiç durmadan şu dünyayı yaratanlardan biri olduğum halde bu bedelleri açlıkla, sefaletle, işsizlikle, çocuklarımın artık istemekten yani yaşayamadıkları çocukluklarından vazgeçerek, babalarına / annelerine acıyan ama bir o kadar boş gözlerle baktıkları bu dünyanın artık yaşanacak bir yanı kalmamıştır" diyerek ölüme kaçmak...

İkiyol ve tek bir gerçek seçenek var işçi sınıfının önünde!

Ancak son günlerde ikinci yol yani, herşeyden vazgeçerek ölümün hiçliğine kaçış yine artış gösteriyor.

Yalnızca bugünün haber sitelerine düşen ya da bizim gözümüze takılıp kalan iki intihar söz konusu.


Eskişehir, Orhangazi Mahallesi'nde ikamet eden 43 yaşındaki E.A., polis tutanaklarına göre, girdiği bunalım neticesinde kendini evinin kömürlüğüne iple astı.

İşsiz ve 2 çocuk babası olduğu öğrenilen E.A.'nın cesedi, yakınları tarafından bulunur. E.A.'nın, 3 yıl önce boşandığı eşiyle yeniden birlikte yaşamak istediği, ancak eski karısının bu teklifine olumsuz yanıt verdiği öğrenildi.

43 yaşında ve işsiz yani geleceksiz bir işçiyi karısı da taşımak istememiştir. En yakınında olan ya da olması gereken bir insana bile gelecek güveni vermeyen birinin, bugün milyonlarla ölçülen işsiz işçinin durumu işte bu.

Tıpkı Adana’da işsizlik nedeniyle girdiği bunalımın sonucunda kendini iple tavana asarak yaşamına son veren 27 yaşındaki Durmuş Baliç gibi.

Baliç iş bulamadığı için önce çalışmak için Rusya'ya gitmiş, ancak bir süre sonra işten çıkartılınca kaçtığı hiçliğe geri dönmek zorunda kalmış. Aynı işsizlik, aynı kapanan kapılar, aynı “iş olduğunda, kadro boşaldığında seni çağırırız” diyerek baştan savmalar.

Aynı evin dört duvarı, annenin, onu babaları yerine koyan kardeşlerinin yardım isteyen, çevrenin küçümseyen bakışları. Utana sıkıla anneden alınan 3-5 kuruşla gidilen kahvede iyi-kötü para bulabilen arkadaşların otlakçılık alayları...

Gazetelerin iş ilanlarından, tanıdık, bildik işyerlerinden bir şey çıkmaması, iş bulamamasıyla gelecek beklentilerinin gün günden erimesi, umudunun yitip, bir şeylerin değişeceğine dair inancının tükenmesi çok sürmez.

Önceki gün, saat 23:00 dolaylarında içerden hiç ses gelmemesine rağmen ışığı yanan odaya giren annesi Yurt Mahallesi 252. Sokak, 10 numaralı evlerinin tavanında sallanan oğlunun bedeniyle karşılaşır.

Bağırarak yardım isteyen anne, diğer çocuklarıyla birlikte asılı olan Baliç’i yere indirse de, ailenin haber vermesiyle olay yerine gelen sağlık ekipleri Baliç’in öldüğünü kayda geçer.


43 ya da 27, yaşın hiçbir önemi yok kapitalizmin sakız gibi çiğnediği insanları, "Artık işe yaramıyor" diyerek tükürüp atması için... Şehrin, yapılan işin, ustalık derecesinin, evli ya da bekar olmanın... Hiçbir şeyin önemi yok patronların gözünde...

Tek bir şeye bakıyorlar; çalıştığında kazandıracağı ne kadar, çalıştırılmadığında kazanamayacağı ne kadar. Onun işini bir başkasının sırtına yıkarak, iliğini, kemiğini emerek ama beş para vermeden yaptırabiliyor mu?

Ötesi zerre kadar umurunda olmadığı gibi, tam tersine bu türden bireysel teslimiyet ve/veya kaçış tavırları ile elini güçlendiriyor.

İntihara teslim olan her işçi, geride kalanlar üzerinde de çaresizlik basıncını arttırıyor. Koşulsuz itaati, sınıf düşmanına iradelerin teslimiyetini örgütlüyor.

Bu yüzden herkesin iş ve çalışma hakkını savunmak, işsiz sınıf kardeşlerimizin durumuna acımaktan, insani bir yardılaşmadan çok daha önce ve çok daha fazla çalışan işçilerin kendi yaşam koşullarına ve geleceklerine sahip çıkmalarıdır.

Hala ve tek gerçek; kendisi için dövüşmeyenin düşmanı, düşmanının davası (karı) için dövüştüğüdür.

Bağlantılı kayıt: Çalışma koşulları intiharları arttırdı

G8 tutsaklarına özgürlük

G8 tutsaklarına özgürlük

Yaşanacak Dünya, AvEG-Kon, ATİK, ADHK, BİR-KAR: Ezilenlerin öfkesi susturulamaz!

G8 tutsaklarına özgürlük
Platformun 1 Mayıs 2007 Köln pankartı

Ezilenlerin Öfkesini Hiçbir Güç Susturamaz!


06.06.2007

Almanya’nın Rostock kenti bu günlerde bir irade savaşına sahne oluyor. Bir yanda dünyanın tüm kötülüklerinden sorumlu olan G8, diğer tarafta emekçilerin ve ezilenlerin "başka bir dünya" istemi var.

Sermayenin temsilcileri kendilerini korumak için 16 bin polis, ordu, 13 km uzunluğunda bir tel örgülü duvar kurdular. Onurlu insanlık dünyanın bütün kötülüklerinden sorumlu olan G8’in daha fazla açlık, sömürü, hak gaspı ve emperyalist savaşlar yapmaması için dünyanın dört tarafından bir araya gelerek bu kapitalist barbarlık düzeninin temsilcilerinin duvarlarını taşlamak istiyorlar. Bu sömürü ve baskı düzeni bitsin diyenler, insanın insana kulluğuna son diyenler, Rostock’da dünya emperyalizminin temsilcilerini dört duvar arasına mahkum ettiler. On binlerce genç yeni bir dünya için sokaklara döküldüler.

Saldırganlık daha fazla öfkeye neden oldu


Zirveden haftalar öncesinde evler basıldı, bilgisayarlara el konuldu, bir korku duvarı örülmeye çalışıldı. Ama saldırılar başarılı olmadı, tersine anti faşist, anti emperyalist güçlerin bu düzene karşı öfkesini daha da arttırdı. Haksızlığı gören sayısız insan protestolara katıldı.

Eylemcilere medya saldırısı


Eylemciler sürekli polisin keyfiyetine ve saldırılarına maruz kalırken, medya da gerçekleri çarpıtarak kamuoyuna sunuyor. Bazı yayın organları ortak antiemperyalist bloğu “saldırgan otonomcular” olarak kamuoyuna sundu. Oysa 2 Haziran ve 4 Haziran günlerinde polis hiçbir gerekçe olmadan antiemperyalist göstericilere karşı şiddet kullandı. Yalnız ortak bloktan 19 kişi yaralandı. Polisin saldırısına karşı gösteri hakkını savunan birçok gösterici ise gözaltına alındı.

Irkçılığa karşı gösteride saldırı


4 Haziran günü on binlerce insan Alman devletinin ırkçı “yabancılar politikası”nı protesto etti. Göstericiler, sınırdışıların durdurulmasını, yeni göçmenler yasasının iptal edilmesini, herkese oturum hakkının tanınmasını, antiterör yasalarının iptal edilmesini ve eşit, sosyal ve siyasal haklar talep ettiler. Gösteri, 1992 yılında polisin gözleri önünde mültecilerin linç edilmeye çalışıldığı Rostock’un Lichtenhagen semtimde yapıldı.

15 yıl önce mültecilerin linç edilme girişimine göz yuman polis, ırkçılığa karşı protesto edenlere karşı şiddet kullandı ve bu gösteride de birçok göstericiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanların arasında AvEG-Kon’a bağlı VEK-SAV üyesi olan Ölüm Orucu Gazisi Lütfü Yokuş’ta bulunuyor.

Aldığımız son bilgilere göre Yokuş, JVA Waldeck’de bulunuyor. G8’lerin güvenliği için işçilere, emekçilere ve ezilenlere yönelik polis saldırganlığını ve gösteri hakkını engelleme girişimini kınıyor, gözaltına alınan Lütfi Yokuş ve tüm tutukluların serbest bırakılmasını istiyoruz.

- Polisin keyfiyetini ve şiddetini kınıyoruz! Tüm tutsaklara özgürlük!
- Sınıdışılara son! Söz, Eylem ve Örgütlenme hakkımızı istiyoruz!
- Yaşasın Uluslararası Dayanışma!


Demokratik Kitle Örgütleri Platformu-Avrupa
Yaşanacak Dünya Gazetesi
yasanacakdunya@yahoo.com
Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AvEG-Kon)
aveg-kon@hotmail.com
Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK)
konsey@atik-online.net
Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK)
info@adhk.de
İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR)
birkar@msn.com


Daha fazla bilgi için Almanca ortak sayfalar:www.antig8.tkwww.g8versenken.de

EMEKÇİLERE ÖZGÜRLÜK KAHROLSUN FAŞİST DİKTATÖRLÜK: G8 zirvesi bitti

EMEKÇİLERE ÖZGÜRLÜK KAHROLSUN FAŞİST DİKTATÖRLÜK: G8 zirvesi bitti

G8 zirvesi bitti

G8 zirvesi bitti

Zirve bitti, Alman devletinin korkusu bitmedi. Baskılar yine öfkeyi tırmandırdı.

Heilgendamm’da yapılan G8 zirvesi sona erdi. Emekçilerin yaşam haklarından gasp edilen yüz milyonlar akıtılarak, yüksek güvenlik çemberinde yapılan zirve, antiemperyalist kitlenin kuşatması altında geçti. Bir hafta boyunca devletin çizdiği sınırlar yarılarak eylemler gerçekleştirildi.

Emperyalist zirveyi kuşatma eyleminde, son ana kadar devletle mevzi savaşı sürdü. Dün gün boyu aralıklarla Batı kapısında süren çatışma gece yarısında yeniden yaşandı. Burada 5 gösterici yaralandı. Yaralananlar arasında DPA haber servisinin fotoğraf muhabiri de vardı.

Yine biri gözüne su sıkan pompanın değmesi ile yaralanan, diğeri kulak zarı patlayan iki kişi ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Kuşatma eylemi sabah saatlerine kadar sürdü.

Son gün ise sabah saatlerinden itibaren G8’i kuşatma eylemlerinden ve kamp alanlarından çıkan kitle, Rostock şehir merkezine doğru yürüyüşe geçti. Öğlen saatlerinde Rostock garında toplanan kitlenin bir an önce bölgeyi terk etmesi için polis baskı yaptı.

Herkesi aramadan geçirmek istedi. Burada gözaltı girişimleri oldu. İçecek şişelerini insanların elinden toplamaya çalıştılar. Polisin korkulu rüyası şişelerin alınmak istenmesi, polis tacizi ve baskı kitleyi öfkelendirdi. Kimi yollarda oturma eylemleri yapıldı.

Gara yakın Shell benzin istasyonu işgal edildi. Polis baskısına karşı kitle polis merkezine doğru yürüyüşe geçti. Yol kapatma ve polis merkezine yürüyüş eylemleri ile dayanışma içerisinde olan kitle, öğleden sonra trenlerle topluca bölgeyi boşaltmaya başladılar.

Berlin’e ulaşan G8 karşıtları burada da polis kontrolünden geçirilmek isteniyor. Polis militan eylemci kitlenin tespitine çalışıyor. Berlin’den gelen zirve karşıtlarının polisi bu kadar korkutması boşuna değil.

G8 karşıtı hareketin hazırlıklarını engellemek için “önleyici güvenlik” kapsamında 19 Mayıs’ta estirilen devlet terörüne aynı akşam 5 bin kişilik korsan gösteri ile yanıt verilmişti. Sadece refleks eylemler örgütlemekle değil sistem karşıtlığı ve anti faşist hareketin güçlü olduğu Berlin, kapitalist barbarlığa karşı sosyalizm mücadelesinde simgeleşebilecek tarihsel bir birikime de sahip.

Faşist saldırganlığa barikat olalım

08 Haziran 2007

Kan çağrısına patron onayı

Genelkurmay'dan yine geceyarısı gelen linç muhtırasına TÜSİAD onayı!..

TÜSİAD başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Yüksek İstişare Konseyi toplantısı girişinde gazetecilerin sorularını yanıtlarken, rejim krizinin yönünün nereye çevrildiğini de yumurtladı.

Genelkurmay ve Başbakan Erdoğan’ın sınırötesi operasyona dair açıklamalarına dair soruyu ''Devletin tepesinde bugün itibarıyla daha büyük bir uzlaşma olduğunu fark ediyorum. Öyle olması gerektiğini de düşünüyoruz'' diye yanıtladı.

Genelkurmay’ın linç muhtırasının arkasında olduklarını “milletin, teröre karşı tek yürek olması ve tepki vermesinden yanayız“ diye deklare etti.

İktidar ve güç kapışmasında bir biriyle kıyasıya çatışanların hangi konularda nasıl bir araya geldiklerine, uzlaşıyı hangi temellerde sağladıklarına bir kez daha tanık oluyoruz.

Faşist rejimin bir tarafta yönetme krizi keskinleşirken, seçim menavrasında kirli ayak oyunları sergilenirken, diğer taraftan kriz vesilesiyle işçi ve emekçileri karşı karşıya getirmenin her türlü biçimini yaşama geçiriyorlar.

Oluşturulan histerilerle yaratılan yapay saflaşmalar, sistem içerisindeki güç odaklarına ve onların kapışmalarına yaslanırken, “devletin tepesi“ ve arkasındaki güçler birlikte emekçilere savaş açıyorlar.

İhanet şebekeleri iş başında


İhanet şebekeleri de işçi sınıfı ve emekçileri bu kirli oyunlara alet etmek için seferber oldular. Yarın Diyarbakır’da bir kontra mitingi düzenleniyor. Türk-İş’te bu mitinge “dayanışma ruhunun güçlendirilmesine katkıda bulunduğu“ gerekçesiyle katılacağını açıkladı.

Kiminle neyin dayanışmasını yaptıkları ise çok açık. Şimdi işçi sınıfı ve emekçileri içerden bölen, arkadan hançerleyen bu ihanet şebekelerinin maskelerini indirme zamanıdır.

Faşist saldırganlığa barikat olalım


Faşist rejimin iç sürtünmesi bu sürtünmeden çıkan seçim manevrası ve Kürt halkına karşı linç çağrılarına karşı; halkların kardeşliği, Kürt halkına özgürlük, emekçilere özgürlük kavgasına daha güçlü sarılmalıyız.

Rejimin karanlık oyunlarının figüranı olmayı reddetip, figüran olanları uyararak, “devletin tepesinin“ uzlaştığı saldırganlığa karşı barikat olmalıyız.

Linç muhtırasını söküp atalım!

08 Haziran 2007

Linç muhtırasını söküp atalım!

İşçiler, emekçiler, öğrenciler, gençler, kadınlar, aydınlar, devrimciler hiç kimse bütün emekçileri vuran bu cendereye seyirci kalma lüksüne sahip değildir!

Linç muhtırasını söküp atalım!
Bir gece yarısı muhtırası daha yayınlandı. Bu muhtıranın içeriği doğrudan Kürt halkını hedef alıyor. Kürt halkını hedef alan muhtıra doğuracağı sonuçları itibariyle bütün emekçilere vurulan bir cenderedir. İç çatışma sürecini tetikleyecek olan bu muhtıra emekçileri bir birine boğazlatma çağrısıdır.

Son dönemde, el altından körüklenerek yaygınlaştırılan linç kültürünün alenen yapılması için yapılan bir yönlendirmedir. Genelkurmay komutasında örgütlenen halkaların bir birine kırdırılması politikasıdır.

Bu politikayı boşa düşürmek için harekete geçmek zorundayız. Postal yalayıcılığı yapanlar bu açıklamayı iyi okuyun. Bu yolu siz açtınız. "Cumhuriyetine sahip çık" kontra mitinglerine katılanlar, orduya bu davetiyeyi siz verdiniz. Utanın denmez size. Utanmak yetmez çünkü. Kendi açtığınız yolu ancak yine kendiniz kapatabilirsiniz. Bu çağrıya tavır aldığınız durumda, bu eksende sokağa çıktığınız oranda, emekçileri bir birine boğazlatmanın, buna ortak olmanın ağır vebalinden kurtulabilirsiniz.

Yoksa toplumun bilincinde ve yüreğinde onulmaz yaralar açmanın besleyeni olursunuz. Hangi yükün altına gireceğinizi kararlaştırın artık.

Genelkurmay'ın bu açıklamayı yapmasının akabinde DTP Eskişehir İl Binası'na molotof kokteyli atıldı. Genelkurmayın gösterdiği hedef ilk yankısını pratik olarak böyle buldu. Açıklamanın sokaktaki dile çevrilmesi bu saldırıyla yönlendirildi. Bunun ön biçimleri Ahmet Kaya baskılı tişört giyen işçilerin linç edilmesinde görülmüştü.

Bu tür şeylerin daha hangi biçimlerde karşımıza çıkacağı ise çok yabancısı olmadığımız şeylerdir. Maraş'ı, Çorum'u yaşayan bir ülkenin insanlarıyız. Hafızalarımızdan silinmeyen onlarca benzer görüntü var. Bunların bugün çok daha keskin biçimlerde, Kürt halkına dönük işletilmesi ile karşı karşıyayız. Hiçte saklamadan gizlemeden yapılan bir yönlendirmeyle. Bu en büyük kontra örgütü Genelkurmay üzerinden halkların bir birine boğazlatılma çağrısıdır.

Bu oyunu bozalım. Genelkurmay’ın uzantıları üzerinden onlar sokağa çıkmadan, kontra saldırıları olmadan biz harekete geçelim. Her türlü tepki biçimini kullanarak Genelkurmay’ın bu açıklamasını geri çektirelim. Bunu başarmak zorundayız!

İşçiler, emekçiler, öğrenciler, gençler, kadınlar, aydınlar, ilericiler, devrimciler hiç kimse bu duruma seyirci kalma lüksüne sahip değildir! Genelkurmay’a protesto faksı geçmekten, kınama mesajlarına, basın açıklamalarından kitlesel sokak eylemlerine geniş bir yelpazede her türlü tepkiyi toplumsallaştıracak biçimde geliştirmek zorundayız. Postal yalamak istemiyorsak onları bastıkları yerden söküp atmak zorundayız.

Gece yarısı açıklanan metnin özeti: "TSK gerekeni yapacak, Türk milleti kitlesel karşı koyma refleksi göstersin"dir. Bu Kürt halkına dönük her türlü aşağılık saldırı ve linç yapma komutu olduğu kadar, "sınır ötesi operasyon"a da toplumsal destek sağlama çağrısıdır. İzin vermeyelim!