31 Mayıs 2007 Perşembe


Kapitalist barbarlığa karşı sosyalizm
TİKB/YDK'nın elimize e-posta yoluyla ulaşan G8 zirvesiyle ilgili bildirisini yayınlıyoruz:
Kadın ve erkek işçiler, emekçiler, gençler!G8; ABD, İngiltere, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, Kanada ve Rusya’dan oluşan emperyalist çekirdeğin merkezi örgütlenmesidir! Burası bir kurtlar sofrasıdır...Bu sofrada hem fikir olunan tek konu biz işçi ve emekçilere dönük saldırı programlarıdır! Emperyalist sermayenin özgürce dolaşımını kesintiye uğratan her türlü engelin kaldırılması için gerekirse dünya halklarının kanına, canına mal olan savaşların planlanmasıdır.
Maskelere aldanmayalım!Her G8 toplantısının emekçilere yansıtılan gündemleri değişmezdir; "Salgın hastalıklar ve küresel ısınma ile mücadele!", "Kara Afrika’ya yardım!", "Azgelişmiş ülkelerin borçlarını silmek!"… Bu sorunların hepsi emperyalist kapitalizmin vahşi talan-kıyım-yıkım politikalarının ürünüdür! O toplantıda bu sorunlar da konuşulacak elbette! Ama işçi ve emekçilerin, Afrika’nın açlıkla boğuşan halklarının yararına değil! Şu anda emperyalist küreselleşmeye istedikleri gibi eklemleyemedikleri Kara Afrika’yı bir pazar haline getirmeye dönük politikalar belirlenecek! Afrika halkı da emperyalizmle dilencilik ilişkisi içine sokularak, emperyalist küreselleşmenin parçası haline getirilecek!Bağımlı ülkelerin borçlarını silmek diye bir şey olmayacak! Tersine bu ülkelerin emperyalist küreselleşmeye uyumda yaşadıkları sorunlar konuşulacak, borçlar yeni yaptırımlarla takvime bağlanacak!Kapitalist üretimin vahşi mantığı sonucu bugün olgu haline gelmiş olan küresel ısınma konusu bir "güvenlik sorunu", "yeni göç dalgasının engellenmesi sorunu" olarak ele alınacak! Yine faturalar çıkarılacak, hesaplar yapılacak, ama kapitalist üretimin vahşi doğasını etkilemeyecek "önlemler" konusunda uzlaşacaklar! Yapılması gerekenler için ihtiyaç duyulan bütçelerin hakların sırtına yıkılmasının formüllerini oluşturacaklar! Kyoto anlaşması gibi esnek bir anlaşmayı bile imzalamayan ABD gibi vampirler, yeni konseptlerden de sıyrılmanın yoluna bakacak!AIDS ile mücadele maskesi yine kullanılacak! Yıllardır konuşuyorlar zaten! Ama 18 milyar dolarlık bir bütçe ile kolayca çözülebilecek bu soruna dair yine adım atmayacaklar! Çünkü onlar için önemli olan kardır! İnsan sadece emek gücü satın alınan bir metadır!Bunlarla birlikte asıl olarak enerji kaynakları ve güzergahları sorunu konuşulacak! Birbirleri ile kıran kırana kapışacaklar! Genişletilmiş Ortadoğu Projesini yeni durumlara göre tazeleyerek, yakın hedefler belirleyecekler! Yeni işgaller, savaşlar planlanacak!Avrupa’daki neoliberal sürecin sancıları yatırılacak masaya! Neoliberal vahşet politikalarının yasası olan ve Avrupalı emekçilerin "hayır" duvarına çarpan Avrupa Anayasası yeniden ele alınacak! Yeni sosyal yıkım paketleri, göç politikaları, askeri yapılanma ve silahlanma, ABD ile ittifak, … ele alınacak! Ve daha burada sayamayacağımız sayısız saldırı gündemi…
G8 bir savaş örgütüdür!Heiligendamm’da yapılacak G8 toplantısı için toplantı alanı 12 km. boyunca güvenlik çemberine alındı, toplantı yapılacak mekanın etrafı yüksek tel örgülü duvarlarla çevrildi, sadece güvenlik önlemleri için 12.5 milyon, toplam hazırlıklar için de 110 milyon Euro harcandı! Toplantı tarihi boyunca savaş uçakları ve savaş gemileri devreye sokuldu, ordunun da toplumsal olaylara müdahale etmesi için konuşlandırması kararlaştırıldı! "Önleyici güvenlik" adı altında G8 protestolarına katılacak güçler "terörist" ilan edildiler! Almanya’da gerçek bir olağanüstü hal ilan edildi!Çünkü bizden korkuyorlar! Bizi Seattle’den, Cenova’dan, Nice’den, Davos’tan... tanıyorlar! Kapitalist barbarlığa karşı mayalanan öfkemizi tanıyorlar! Bu korkuyu kapitalist barbarlığa karşı sosyalizm bilinci ile birleştirerek derinleştirelim! Sosyalizm, tarihin hiçbir döneminde bu kadar yakın olmamıştı! Tarihin hiçbir dönemi sosyalizmi insanlık için bu denli yakıcı bir ihtiyaç haline getirmemişti!- Kapitalist barbarlığa karşı sosyalizm!- Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
Türkiye İhtilalci Komünistler BirliğiYurt Dışı Komitesi


HÖC: Ulus'taki Bombalamayı Lanetliyoruz
Haklar ve Özgürlükler Cephesi: Ulus'taki bombalamayı lanetliyoruz Bu, ancak egemen güçlerin yapabileceği bir eylemdir! Anafartalardaki patlama çeşitli demokratik kuruluşlar tarafından kınandı. DTP, EMEP, SDP, ÖDP de saldırıyı kınadıklarını açıkladılar. Koma Komalên Kurdistan (KKK) adına yapılan açıklamada ise, Ankara'daki saldırıyla hiçbir ilgilerinin olmadığı belirtildi. 23 Mayıs günü, Ankara Ulus'ta Anafartalar Çarşısı önünde gerçekleşen bir bombalama sonucu, 6 kişi ölürken, 100'ü aşkın kişi yaralandı. Başbakan'dan Genelkurmay Başkanı'na kadar neredeyse anında olay yerine gelen devletin en üst yöneticileri, polis şefleri, her ne kadar eylem vesilesiyle PKK'yi suçlasalar da, PKK sözkonusu eylemi yapmadıklarına dair bir açıklama yaptı. Eylemi kimin yaptığı gerçekte eylemin niteliği açısından hiçbir önem taşımıyor. Şurası açıktır ki; böyle bir eylem, EGEMEN GÜÇLERİN İŞİNE YARAR. Ve böyle bir eylemi, ancak egemen güçler yapabilir. Devrimciler, demokratlar, halk güçleri açısından sözkonusu eylemin savunulacak hiçbir yönü yoktur. Hiçbir gerekçe, bu eylemin "açıklaması" olamaz. Hedef olarak doğrudan HALKI HEDEF ALAN bir eylemdir ve bu yanıyla kontrgerillanın eylem anlayışı ve tarzına uygundur. Ülkemizin yakın tarihine bakıldığında, benzeri birçok eylem vardır. Kontrgerilla yapar ve kontrgerillanın yaptığı eylem kullanılarak, yeni baskıların gerekçesi haline getirilir. Patlamanın ardından hemen olay yerine gelen Genelkurmay Başkanı ve Başbakan, bildik terör demagojilerini tekrarladılar. Kuzey Irak'a operasyon yapılması gerektiğinden ülke içinde demokratik mücadele veren kesimlere karşı baskı ve yasaklamaların artırılmasına kadar niyetlerini ortaya koyan "mesajlar" verdiler. Niyetleri ortadadır. Halk güçlerine karşı baskıyı, yasaklamaları, anti-demokratik uygulamaları, zulmü, sınır ötesi ve içi askeri operasyonları geliştirmekten başka bir düşünceleri yoktur. Tüm beyinleri adeta buna kilitlenmiştir. Katletmek, vurmak, asmak, kesmek, her zamanki gibi başka bir politikaları ve düşünceleri yoktur. Bundan yaklaşık 9 ay önce 12 Eylül 2006'da Diyarbakır'da Koşuyolu Parkı'nda 7'si çocuk 11 kişinin ölümüyle sonuçlanan patlama, 13 Mayıs'ta İzmir'de Gündoğdu Meydanı'nda yapılacak mitingden bir gün önce bir pazaryerinde gerçekleştirilen eylem ve Ankara Ulus'taki son eylem dikkat çekicidir. Üçü de provokasyon niteliğindeki eylemlerdir. Üçü de halka karşıdır ve doğrudan halkı hedef almıştır. Bombalar patlıyor, kimse üstlenmiyor, kimse yakalanmıyor. Oligarşinin bu tür kontrgerilla politikaları ve eylemleriyle neyi amaçladığı ve amaçlayabileceği konusunda, halkımız ve sol yeterince tecrübelidir. Bu anlamda kimse, en üst düzeyde kışkırtılan terör demagojilerine kapılmamalıdır. Provokasyon politikalarına, kontrgerilla yöntemlerine karşı uyanık olunmalıdır. Provokasyonlara, halka yönelik eylemlere karşı tavrımız net açık olmalı, halkı katledenlerin açığa çıkarılmasını talep etmeliyiz. Bu demokratik mücadele, devlet güçleriyle, devletin şemsiyesi altında değil, onyıllardır halkımıza karşı her türlü kontrgerilla eylemini gerçekleştiren, kontrgerillacıları himaye eden faşist devlete karşı mücadeledir. Halkımız! Devlet yetkililerinin bu patlamayı sola maleden demagojilerine kanma. Türkiye devrimci hareketi tarihi boyunca böyle bir eyleme başvurmadı. Bundan sonra da başvurmayacaktır. Halka sıkılan her kurşun, halkı vuran her bomba, halk düşmanlarının işidir.
Burjuva milliyetçi cephe
DEP'lilere Ağır Ceza engeli
ANKARA (31.05.2007)- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok'un DEP eski milletvekilliklerine verilen mahkumiyet cezaları nedeniyle parti üyesi olamayacakları yönünde görüş bildirmesi ardından Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle'nin hükümlü olduklarını bildirdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin kararıyla yeniden yargılanan ve henüz cezaları onanmayan DEP'liler, "infaz tamamlanmamıştır" belgesi almak için mahkemeye başvurdu. Cumhuriyet savcılığının da görüşünü alan mahkeme, "hükümlü" olarak tanımladığı Zana ve arkadaşlarının 1994'te açılan dava nedeniyle yargılandıklarını hatırlattı.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu kararından sonra eski DEP'liler için Yüksek Seçim Kurumu karar verecek. YSK'da Mahkemenin görüşüne katılır ise Zana, Doğan, Sadak ve Dicle milletvekili adayı olamayacaklar.

Eski DEP milletvekili Orhan Doğan ise son kararın Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından verileceğini belirterek, "Eğer YSK'de bağımsız milletvekili olmayacağımız yönünde karar verirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne gideriz" dedi.

Samsun'da 1 gazi!
Fotoğraftaki bombaların, şarapnerlerin arasından çıkmış bir asker değil, işçi!..Elektirikte onarım işlerinin taşeronlaştırılmasından bu yana gün aşırı yaşanan iş cinayetlerinden bir de Samsun'un Alucra ilçesinde gerçekleşti.Demirözü köyünde yüksek gerilim hattı direği ve trafo yenileme çalışması yapan taşeron işçi Muammer Özdemir, yüksek gerilim hattı tellerini bağladığı sırada elektirik akımına kapıldı. Yaralanan Özdemir, Sivas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edildi.O, bir savaşın gazisi... Aşağıdaki başlıklar bu savaşta son 3 aylık dönemde içimizden ve hayattan koparılıp alınanları bildiriyor.Sadece alınteri.net'e yansıyanlar bunlar... Savaşın genel bilonçosunu çıkarmaktan çok uzak olsa da büyüklüğü ve üzerimeze düşenler hakkında çok şey anlatıyorlar.
30 Mayıs 2007
G8'i gömelim -video
G8 zirvesi için artık günler kaldı. Zirve karşıtları ise öfkeyi örgütlemeyi sürdürüyor...Almanya'da, G8 karşıtı eylemleri engelleme amacıyla devlet terörü haftalar öncesinden başlatıldı. Fakat ilerleyen süreçlerde barikatlı ve çatışmalı eylemler emperyalist kapitalizme öfkenin dizginlenemeyeceğini gösterdi.Alman devrimciler, Anti-Faşist gençler, Türkiyeli devrimci örgütler, göçmen örgütleri, otonom gruplar Seattle’ın, Cenova'nın ateşinin Rostock'a taşınacağını çoktan gösterdiler.Birçok Avrupa ülkesinde emperyalist kapitalizme karşı öfkeyi işçi ve emekçiler içinden daha geniş bir zeminde örgütlenmenin hazırlıkları ise artarak sürüyor.Bildiriler, afişler, yazılamalar vb. dışında TİKB interneti de etkin bir araç olarak kullanılıyor. Emperyalist saldırganlık zirvesine günler kala, güncel öneminden ötürü aşağıdaki videoyu ilginize sunarız:

30 Mayıs 2007 Çarşamba


PİKNİKSESİMİZ –TÜRKÜLERİMİZŞİİRLERİMİZ DEVRİMCİ TUTSAKLAR İÇİN!.TARİH: 03 HAZİRAN 2007-PAZARYER: BADEMLER KÖYÜTOPLANMA : DTP İL BİNASI ÖNÜ-BASMANESAAT: 08.00

DTCF'de faşist saldırıBu sabah Ankara Üniversitesi DTCF'ye ellerinde satırlarla giren bir grup faşist, Baran Can isimli Kürt öğrenciye saldırdı. Öğrenci hastaneye kaldırılırken toplanan antifaşist öğrencilerle faşistler arasında çatışma çıktı.Son zamanlarda özellikle yoğunlaşan milliyetçi histeri, Genelkurmay ve "sivil" uzantılarının Kürt halkını hedef göstermesiyle artan faşist terör bu sabah kendisini DTCF'de gösterdi. Bir grup kafatasçı faşist üniversiteye girerek bir Kürt öğrenciye saldırdı.Saldırının ardından okul polis ablukasına alındı. Bu sırada toplanmaya başlayan devrimci ve demokrat öğrencilerin, faşistlerle anladıkları dilden konuşmasıyla çatışmalar başladı. Öğlen saatleri itibariyle okulda gerginlik sürüyor. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde (DTCF) bugün sabah saatlerinde ülkücü faşistler sınavına girmek için hazırlanan Arkeoloji 1. sınıf öğrencisine satırlarla saldırdı. Okulda gerginlik sürüyor, yaralanan Kürt öğrencinin tedavisi devam ediyor.



29 Mayıs 2007
Hamburg’da G-8 karşıtları çatıştı
G-8 hazırlık toplantıları ve kapitalist barbarlığa karşı militan kitle gösterileri sürüyor. Barikat geleneği yaşatılıyor.Dün zirvenin yapılacağı Heilligendamm’a yakın şehirlerden Hamburg’da, Avrupa ve Asya ülkelerinin Dışişleri bakanları (ASEM) zirve gündemlerini görüştüler. "Irak, Afganistan, enerji ve çevre politikaları"nın masaya yatırıldığı toplantıda, emperyalist paylaşım, saldırı ve yıkım politikalarını zirveye nasıl taşıyacaklarına dair görüşmeler yaptılar.‘Hamburg barikatları’ geleneğine sahip şehirde, “sosyal hakların gaspı ve zenginlerin terörü savaş” vurgusuyla 8 bin kişi sokağa çıktı. Anti-fa’lar, Otonom gruplar, "Antifaşist-Antiemperyalist Blok", AGİF, ATİK, HÖC pankartları ve TİKB bayrakları da alanda açıldı.Yürüyüş daha başlamadan polis eylemcileri provaka etmeye çalıştı. Eylemciler, toplantıyı engelleme hedefiyle polisle çatışmayı göze alarak hareket etti.Polis ara ara kenarda yürüyen eylemcileri almaya çalıştı fakat, her seferinde aldığı kitle durarak tavır aldı. Alınanlar bırakılıncaya kadar yürüyüş devam etmedi. Sık sık "Alman Polisi Defol!", "Almanya Halkların Katliam Merkezi", "G8 Zirvesi Engellenilmeli" sloganları atıldı. Toplantının yapıldığı Atlantik Hotel’e yürüyen kitle, barikatları zorlayıp polis müdahalesine taş, şişe ve çeşitli araçlarla karşılık vererek çatıştı. Polisin tazyikli-boyalı su ve gaz bombası kullandığı çatışmalar gün boyu ve gece geç saatlere kadar sürdü. 40’ın üzerinde kişinin gözaltına alındığı gösteride, polisten ve zirve karşıtlarından yaralananlar oldu.26 Mayıs’da da Hamburg ve Berlin’de G8’lerin eğitim politikalarına karşı binler sokağa çıkmıştı. "Herkes İçin Parasız Eğitim", "Eğitim Özelleştirilemez" sloganlarıyla yapılan gösterilerde Rostock’ta buluşma çağrıları yankılandı.Alman devletinin G-8 karşıtı hareketi boğmak için aylar öncesinden açıkladığı “önleyici güvenlik” saldırganlığı militan reflekslerle yanıtlandı. Her saldırı, her saldırı gündemli toplantı... anti faşist, anti emperyalist güçlerin eylemli çıkışına tosladı.Yürürlüğe koydukları Anti-terör yasaları kapsamında 19 Mayıs’ta anti-faşist kitle kurumlarına ve evlere yapılan operasyonlarda gözaltına alınan 64 kişi “önleyici hapis” uygulamasıyla “gözetim altında” tutuluyor.Devlet terörüyle yaratmaya çalıştıkları yılgınlık ve psikolojik basınç ters tepti. G-8 karşıtı hareketin öfkesini biledi ve katılımı öncesinden ikircikli duranlar açısından da tetikledi. Binlerin sokak gösterileri devlet terörünün etkisini parçaladı. Şimdi süngüleri düşmüş halde, işbirlikçilerini de harekete geçirerek gösterileri nasıl pasifize edeceklerinin derdine düşmüş durumdalar. Nafile, kapitalist barbarlığa karşı direniş ve sosyalizm mücadelesi kazanacak!

29 Mayıs 2007 Salı


Güvenlik yalanı, yalanın güvenliği*Demek, "Ankara'da Anafartalar Çarşısı'nı kana bulayan intihar eylemcisinin örgütü, Türkiye İhtilalci Komünist Birliği" çıkmış. Milliyet gazetesi web sitesi, kaynak göstermeye gerek duymadan, besbelli Ankara emniyetinin kulaklarına üflediği lafları haber diye yazıyor.Başka kimi deseler olurdu ama bu saldırıyı "Türkiye İhtilalci Komünistler (doğrusunda Komünist çoğul olacak) Birliği"nin yaptığına ve yaptırdığına Türkiye devrimci hareketini yakından bilen kimse inanmaz.Bu örgütün liderlerinin, üyelerini "intihar bombacısı" olacak şekilde eğitip, çarşıda kendilerini patlatmaya göndermiş olmaları, örneğin CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in Meclis'te "yaşasın Komünizm" diye slogan atması, ya da Deniz Baykal'ın CHP programını "Komünist Manifesto"ya dayandırdıklarını ilan etmesi kadar mümkündür ancak.Bunun bir tek nedeni var: "Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği"nin (TİKB) "bireysel terörizm"i kategorik olarak reddeden bir eylem çizgisi ve politik mücadele anlayışına sıkı sıkıya bağlı "Leninist" bir örgüt olması. O nedenle bu üflenen haber, kasıt yönünden bütünüyle ihtimal dışı.Peki, neden Ankara emniyeti, durup dururken böyle bir isim atsın ortaya? Akıl ve idrak sahibi vatandaşımız "efe-zeybek" rumuzuyla haberin altındaki ilk yorumu yapmış bile. "Hiç inandırıcı değil. Bence yoldan geçen bir gençtir. Bir sabıkasını buldular hemen canlı bomba yaptılar! Gerçekleri öğrenmek istiyoruz..."Bu haberde "efe-zeybek"in de dediği gibi, bir tek mutlak gerçek olabilir. Mayıs 1995'te "polise direnip çatışmaya giren ve bu suçtan tutuklanıp hüküm giyerek iki yıl cezaevinde yatan" Güven Akkuş'un patlama sırasında öldüğü.TİKB: "Hiçbir ilişkimiz yok"Haberlerin yayınlanmasından kısa süre sonra bianet'i telefonla arayan sürgündeki bir TİKB sorumlusu şunları söyledi:
"Bu genç, 1995-97 de İstanbul, İkitelli bölgesinde hareketimizle kısa süreli bağlantı içinde oldu. Hapisten çıktıktan sonra bizimle ilişkisi sona erdi. O günden bu yana ne yaptığını bilmiyoruz. Hiçbir davranışından sorumlu değiliz."Aynı sorumlu, saldırının "DTP'yi seçim sürecinde yalnız bırakmayı hedefleyen, politik bir planın parçası" olarak değerlendirdi.Görüşme bittikten kısa süre sonra e-posta ile gönderilen açıklamada da TİKB,
"bütün tarihi boyunca, hangi gerekçe ve nedenle olursa olsun bu tür kör terör eylemi biçimlerine başvurulmasını şiddetle eleştirmiştir" deniyor ve "eylem anlayışı içerisinde masum ve savunmasız sivilleri hedef alan hiçbir biçime yer yoktur, asla olmamıştır ve asla olmayacaktır!"diyerek vurgulanıyor.Böyle gazeteciliğe böyle güvenlikMilliyet internet sitesi, haberinin dibine şunu da iliştirmiş:
"Fazla tanınmayan örgütün üyesi olan Akkuş'un cezaevinde PKK'lılarla temas ederek bu örgüte de kaymış olabileceği belirtiliyor."Böylece kıyametler kopartılarak başlayan haber, sonunda kendi kendini öldürüyor. Kim belirtiyor, neden belirtiyor, hiçbir kesinliği olmayan bu bilgilerle neden toplumsal öfke, önce dayanaksız bir biçimde Kürtler'e, sonra solculara, devrimcilere yöneltiliyor?Gazeteci böyle de yurt savunması kendisine emanet olan Genelkurmay başkanı gazeteciden daha mı sorumlu davranıyor dersiniz?Buyurun Hürriyet haberine:
"Orgeneral Büyükanıt, olayın kendisini derinden sarstığını, patlama yerini gördükten sonra asker gözüyle değerlendirdiğinde, bunun basit bir patlama olmadığını ifade etti. Orgeneral Büyükanıt, "Organize bir terör örgütünün patlamasıdır"dedi. Terör örgütünün hedefinin ne olabileceği sorusuna Orgeneral Büyükanıt, "Şimdi bunu her büyük şehirde bekleyebilirsiniz... Olur demiyorum ama büyük şehirlerde böyle şeyleri yapabilirler" diyerek karşılık verdi.Orgeneral Büyükanıt, "Türkiye'nin bundan sonraki tavrı ne olmalıdır?" sorusunu yanıtlarken "Şimdi ben bir şey söyleyeyim size; Bu terör örgütünün arkasındaki kurumlara bakmamız lazım. Terör örgütlerini kim besliyor bunlara bakmamız lazım, başka bir şey söylemeyeceğim. Yorumlarını size bırakıyorum" dedi.Neresinden tutalım?Neden iç güvenlik konularıyla genelkurmay başkanı ilgilenir? Neden kuvvet komutanlarını toplayıp herkesten evvel "olay yerine intikal" eder? Madem ilgilenir, neden "her büyük şehirde böyle şeyler bekleyebilirsiniz" diyerek, bu konulardaki temel güvenlik ilkesini çiğneyip herkesi, her an her yerde bir büyük bir patlama korkusu içine sokar?Neden, nerede bir şehre yönelik bir bombalama cereyan etse, Genelkurmay Başkanımız konunun içine dalar ve ayrıntılar hakkında fikir yürütür: "Ali'yi tanırım, iyi çocuktur, o bombayı o atmamıştır," "patlama yerini gördüm anladım bu organize terör örgütü patlaması" -organize olmayan terör örgütü patlaması da olduğunu anlıyoruz böylece!Bunlar laf değil, Genelkurmay Başkanı söylüyor. Şimdi ne yapmamız gerekiyor, Genelkurmay başkanına güveneceksek? Nasıl "bekleyelim" yani? Mezbahadaki koyunlar gibi mi bekleyelim? Ya da bundan böyle büyük çarşılara gitmeyelim mi? Tren istasyonlarında durmayalım mı, sokağa çıkmayalım mı? Ne demek "her büyük şehirde bekleyin"?Ya da Hürriyet'in Ertuğrul Özkök'ünün dediğini mi yapalım, "kaderde varsa havaya uçmak, uçalım biz de" diyerek aldırmayalım, her yere bayrak asalım, hiçbir şey yokmuş gibi yapalım ve "bummmm"... Sonraki patlamada birimiz, birçoğumuz havaya uçalım. Vatanı sevelim. Siz de bizim cenazemizi sevin! Bu hiç bitmesin! Var mı böyle bir güvenlik?Yoksa bütün bunlar laf mı? Her gün bir şehir havaya uçsun da ne olursa olsun, biz de seçimlerde "özgürlük partisi"ne değil "güvenlik partisi"ne oy verelim diye mi, bütün bunlar? "Güvenlik partisi", "özgürlük partisi"ne karşı seçim kampanyasını böyle mi yürütüyor yoksa: Vatandaşı topun ağzına yerleştirerek, onu korkudan öldürerek ve sonra korkmamış gibi yapmasını isteyerek?"Güvenlik" yalanı bu! Ya da sadece yalanları güvenceye alan, vatandaşına kasteden, ona kuru sıkı atılan bir topun içine sıkıştırılan paçavra kadar değer veren yalandan bir güvenlik...

O duvar, duvarınız vız gelir bize vız!21 Mayıs'ta ev baskınlarıyla gözaltına alınıp tutuklanan Alınteri, DPG ve ÖB okurlarıyla dayanışmak için mektuplarımız ve kartlarımızı yollayalım.Ankara'da 21 Mayıs günü sabaha karşı Alınteri, DPG, ÖB okurları ve Eğitim Emekçileri Derneği başkanından oluşan 12 kişi, evleri basılarak gözaltına alınmış, bunlardan 6'sı "1 Mayıs'ta yasadışı slogan atarak örgüt propagandası yaptıkları" iddiasıyla tutuklanarak Sincan Cezaevi'ne gönderilmişti.Şimdi tutsaklarımızla dayanışmayı büyütme vakti! Son olarak tutuklanan Alınteri, DPG ve ÖB okurlarına mektuplar, kartlar atarak; kitapları ellerinden alınan tutsaklarımıza kitap göndererek; onların maddi manevi her türlü ihtiyaçlarını karşılayarak; ve içerideki-dışarıdaki ayrımının iyice silindiği toplumsal tecrit koşullarında birbirimize katacak ne çok şeyimizin olduğunu unutmayarak dayanışmayı büyütelim.Sincan 1 Nolu F Tipi Cezaevi, ANKARA-Sami Gök-Ömer Faruk Kök-Serhat Ağbaba-Burhan AğbabaSincan L Tipi Cezaevi, ANKARA-Nevin Yaylacı-Nurcan Ağbaba

Demokratik Üniversite gazetesi çıktı!Üniversite öğrencilerinin genç soluğu Demokratik Üniversite Gazetesi, Nisan-Mayıs sayısıyla üniversitelilerle buluşuyor. Bu sayısında üniversitelerden haberleri, 1 Mayıs'ı, öğrenci sendikasını, medikoların kapatılmasını, yetkin mühendislik ve sözleşmeli öğretmenlik sorununu, soruşturmaları ve Üreti-Yorum Gençlik Günleri'ni işleyen gazete, kapaktan "Dünyayı istiyoruz kırıntı değil" diye haykırıyor.Demokratik Üniversite gazetesi, yenilenen içeriği ve biçimiyle 26 Nisan günü çıktı. Kapak resmi ressam Ayhan Sağcan tarafından çizilen gazetede manşet yazısı "Dünyayı istiyoruz kırıntı değil" adını taşıyor.Üniversite öğrencilerden gelen mektup ve yazılar ile haberlerin geniş yer tuttuğu gazetede sağlık, eğitim, mühendislik ve kültür-sanat sayfaları ve köşe yazıları da bulunuyor.Demokratik Üniversite gazetesinin bu sayısından bazı başlıklar ise şöyle:- 1 Mayıs bizim günümüz!- Salıncak "yassah" hocam- Trabzon'da genç olmak- Neden sendika?- "Okuma yazma kursu açıldı"!- Gazi'nin Polatlarına müjde- At arabasından CBÜ öğrenci servisi- Mediko'lar kapatılamaz- İstanbul Diş Kalesi- EED: "Hepimiz geleceksizleştiriliyoruz"- 5 soruda yetkin mühendislik- Sahne istiyoruuuz!- II. Üreti-Yorum Gençlik Günleri'nde buluşalımDemokratik Üniversite gazetesine ulaşmak için info@demokratikuniversite.org adresine mail atabilirsiniz.

LEYLA QASIM13 Mayıs 1974'de Kürt kadın savaşçısı Leyla Qasım Irak Baas rejimi tarafından katledildi. O, yüzyıllardır köle halinde tutulan ulusunun özgürlüğü için başkaldırı yolunu seçti. 29 Nisan'da Bağdat Havaalanı'ndan uçak kaçırma sırasında 5 arkadaşıyla birlikte yakalandı. O, Kürt kadın gerillarının önderlerinden biridir.

NURHAK DİRENİŞİHüseyin Cevahir'in katledildiği gün THKO önderlerinden Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan Nurhak'ta şehit düştüler. Deniz Gezmiş ve diğer yoldaşlarının idamını engellemek amacıyla Malatya Kürecik'teki Amerikan üssünü basmaya giden THKO'lu devrimciler ihbar üzerine jandarma tarafından kuşatıldılar. Onlar “teslim ol” çağrısına silahlarını ateşleyerek yanıt verdiler. Ama içine düştükleri hain çemberi yaramadılar.

HÜSEYİN CEVAHİR31 Mayıs 1971 tarihinde THKP/C önderi Hüseyin Cevahir İstanbul Maltepe'de şehit düştü. Hüseyin Cevahir, Mahir Çayan ile birlikte kaldıkları evden güvenlik nedeniyle ayrılırken kötü bir tesadüf sonucu karşılaştıkları devlet güçleriyle önce sokak sokak çatıştılar. Geri çekilme sırasında girdikleri bir evde kuşatıldılar. 51 saat süren kuşatma boyunca teslim olmayı sürekli reddettiler. Düzenlenen operasyon sonucunda Hüseyin Cevahir silahı elinde vuruşarak şehit oldu. Mahir Çayan ise ağır yaralı olarak tutsak düştü.

FEVZİ ASLANSOY
1976'nın 18 Mayıs'ında ise TİKB önceli grubun yürekli militanlarından Fevzi Aslansoy polisin sivil faşistlerle işbirliği içinde kurduğu pusuda kurşunlanarak öldürüldü। Suruçlu bir Kürt devrimcisi olan Fevzi Aslansoy, Ankara öğrenci gençlik hareketinin önder ve militan kadrolarındandı। Sessiz ve mütevazı görünümünün arkadında mangal gibi bir yürek ve güçlü bir sınıf kini taşıyordu.TİKB militanı Serdar Yılmaz da Mayıs ayında ölümsüzleşdi. Örgütçü özellikleriyle öne çıkan Serdar, işçi ve emekçilerle ilişki kurma ve onları mücadeleye kazandırmada örnekti. Alçakgönüllü, fedakar, çok çalışkan ve ısrarlı bir örgütçüydü Serdar Yılmaz. Kartal'da yıldırım düşmesi sonucu öldü.

DEVRİME BAŞ KOYUŞUN ADI18 Mayıs 1973 günü TKP/ML örgütünün kurucusu ve önderi İbrahim Kaypakkaya işkencede katledildi. Kendini devrime adama, yiğitlik ve militanlık özellikleriyle 12 Mart devrimcilerinin başlıca karakteristik özelliklerinin seçkin temsilcilerinden olan İbrahim Kaypakkaya, işkencede “ser verip sır vermeme” tavrıyla ülkemiz devrimci hareketinde bir simge oldu. Onun işkence tezgahlarında sergilediği bu soylu direnişçi tutumu TİKB'li komünistler daha sonra “örgüt tavrı” haline getirerek bir üst düzeye yükselttiler.İbrahim Kaypakkaya'nın tavrı, işkencecilerin yüzlerine haykırdığı şu sözlerde en iyi ifadesini bulur:
Esasen biz komünist devrimciler prensip olarak siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiçbir yerde gizlemeyiz ancak örgütsel faliyetimizi, örgüt içinde bizimle beraber çalışan arkadaşlarımızın ve örgüt içinde olmayıp bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız

Mayıs ateşiAdanmışlığın, başeğmezliğin, cesaretin, direnmenin adı onlar. Mayıs ayının şehitleri İbolar, Sinanlar, Hüseyinler...DÖRTLERİN GECESİ17 Mayıs 1982 tarihinde Ferhat Kutay, Eşref Anyık, Necmi Öner, Mahmut Zengin Diyarbakır zindanında kendilerini yakarak, bedenlerini direniş meşalesi yaptılar.12 Eylülcü faşist vahşet Diyarbakır zindanı tam bir Nazi kampına çevirmişti. Bu ortamda boy gösteren teslimiyeti kırmak için, önce Mazlum Doğan koydu kendini ortaya Newroz günü. O'nu Ferhatlar izledi.Dört yiğit yurtsever bedenlerini saran alevlerin içinden şöyle sesleniyorlardı diğer tutsaklara:
Ateşi yakın, ateşi... Su dökmeyin... Su döken haindir... Bu bir siyasi eylemdir. Eylemi kırmayın.